Okuma Süresi: 5 Dakika
Part 2/2
O her şeyin sahibiydi, dünyadaki her şeyin ve tüm benliğimin. O tepkilerimin
nedeniydi ve etkilerimin de biricik galibi…
Bildiğim tek şey; ona aşık olduğumdu,
kabul etmiştim artık. Ona aşıktım. Oysa, ondan bana karşı en ufak bir ilgi bile
görmemiştim ve işin garip tarafı; kendim de hiç böyle bir ilgi göstermemiştim. O
halde, nasıl olmuştu da aşık olmuştum ona durduk yere?
Yine cümlelerimin sınırlarını
zorladım. Bir şeyleri kaçırıyor olmalıydım. Atladığım önemli bir şeyler vardı mutlaka.
Kendi kendime aşık olacak kadar sapıtmamıştım daha. Bu duyguyu ancak kendi açımdan
değerlendirebilirdim çünkü ondan bir karşılık görmediğim gibi kendim de onunla ilgilenmemiştim.
Daha çok davranışlarına ve sarf ettiği kendini beğenmiş cümlelere öfkelenirdim ve
bu öfke tutku derecesinde bir nefrete dönüşemezdi. Bu olamazdı. Kızgınlığım on saniye
bile sürmüyordu.
Birilerine gerçekten çok ama
çok sinirlenirseniz ya da kırılırsanız, kalp kırıklığınızın boyutu onlara olan duygularınızın
derinliğini belirlerdi. Halbuki, biz onunla sığ sularda bile yüzmüyorduk. Ne o bana
karşı yakınlık duyabilirdi, ne de ben ona bir duygu derinliğiyle cevap verebilirdim.
O zaman sahiden de atladığım
bir ayrıntı vardı. Şeytanın kendine çok mükemmel bir gizlilikle yaptığı ve benim
onu görememem için ustaca gün ışığına çıkmaktan kaçındığı bir ayrıntı vardı. Şeytan
gülümsüyor ve onu bulmamı bekliyordu.
Ona istediğini vermeliydim.
O ayrıntıyı bulmalıydım.
Tekrar kahramanıma baktım. O kadar
çok gülüyordu ki, kahkahaları karşı takımdaki kardeşlerini bile güldürmüştü. Kesik
kesik ve derin nefesler alarak kahkaha atıyordu. Farklı bir gülüş şekliydi bu. Daha
önce dikkat etmemiştim. Biraz uzağımda olmasına rağmen, cüretkâr tebessümüyle teşhir
edilen çukurlukları da yeni fark etmiştim. Gamzeleri yanaklarındaki ateşi gölgeliyordu.
Elini alnına götürdü ve bir kahkaha daha patlattı. Yumruklarını dizlerine koyarak
biraz eğildi ve dinlenmeye çalıştı. Yorulmuş olmalıydı…
Yine dalıp gitmiştim. Beynim
düzgün çalışmıyordu bu sabah nedense. Ona nasıl aşık olduğumu bilmiyordum ama aşık
olduğumu biliyordum. Aslında hafızamı zorlarsam
öğrenebilirdim belki.
İradem devreye girdi ve yönetimi
tekeline aldığı gibi ben de rüyalarımın tapılası karakterine dik dik bakmayı kestim.
Gözlerimi yumdum, şeytanla iletişim kurmalıydım ki bana benim bilmediklerimi anlatabilsin.
Düşüncelerim hafızamı dün geceye yolladı. Çok özel bir şey bulamadım. Herhangi bir
tuhaflık yoktu. Hatta dün gece şu on saniyelik öfke patlamalarımdan birini yaşamıştım
o kadar. Bu patlayışın sebebi kesinlikle oydu ama ona neden kızdığımı hatırlayamadım.
Ablam beni kızdıracak bir şey söylemişti.
O şey neydi?…
İşaret parmaklarımı şakaklarımda
gezintiye çıkardım. Hatırlamak zordu. Hala sersem gibiydim. Tabi diğer bir neden
de söylenen şeyin beynime kaydedilebilecek kadar önemli olmamasıydı.
Dün gece her zamanki gibi sıradan
bir şekilde geçmişti. Biraz daha kurcaladım ama bu sıradanlığın içinde bir yerlerde
olağan dışı bir tuhaflık yakalayamadım. Erkenden yattığımı biliyordum ve gerisi de
zaten kapkaranlıktı. Zihnim ve ruhum uykuya dalmıştı.
Elimde gördüğüm rüyadan başka elle
tutulur bir şey yoktu. Artık yorulmuştum.
Pes ettim. Hatırladığım tek şey
rüyamdı. Onu öyle ayrıntılı hatırlıyordum ki, olan bitenleri yaz geceleri izlenen
filmler kadar capcanlı görüntüler halinde izleyebilirdim düşüncelerimde.
Oysa gerisi koca bir sıfırdı. Beynimde
sadece rüya vardı ve onun kapladığı alan diğer her şeyi silip süpürmüştü. Sanki
bir çöp kamyonu izni olmadan bir sokağa girmiş ve bütün çöp tenekelerini çabucak
boşaltmış, çöplerin üzerine sinmiş yaşanmışlıklarla çekip gitmişti.
O an bomboş hissettim. Anılarım
sadece dün gece gördüğüm rüyadan ibaretmiş gibi. Hayatımın amacı ve tek geleceğim
o rüyanın anılarındaymış gibi. Ben ancak ve ancak bu soyut gece düşüyle var olabilirmişim
gibi…
Korktum, bu düşün hayatımı bir
anda etkileyebilmesinden korktum. Hiçbir yerim yoktu boş olan anılarımdan başka,
ama o bana sığınmıştı ve olmayan yeri eliyle koymuş gibi bulmuştu. Sanki o yer orada
en başından beri varmış ve ben onun ne kadar boş ve yalnız olduğunu hiç fark etmemişim
gibi….
Düş her şeyi olması gereken boşluklara
yerleştirmiş ve bana bomboş anılar bırakmıştı adeta.
Yine anlamıştım…
Ona nasıl aşık olduğumu anlamıştım.
Şeytan bana hınzırca göz kırptı ve kollarım elektrik akımına uğramışçasına kalkıp
inmeye başladı. Kollarımla birlikte kalbim de harekete geçmişti.
Bir delinin kalbi ne denli deli
atabiliyorsa, benimki de aynen öyle tekliyordu. Bu tekleyişi kulaklarımda hissettim
ve sakince duraksadım. Artık biliyordum. Yeni bir şey daha öğrenmiştim. O boşluk
nasıl dolmuştu anlamıştım.
Ona aşık oluşum ne kadar saçma
sapan ise, bu duygunun oluşum şekli ve zamanı da o kadar saçmaydı. Ne yazık ki,
aşık olunabilecek en yanlış zaman dilimini seçmiştim.
Bu zaman dilimi dün akşama ait
değildi. Ama bu sabaha da ait değildi. Bunu itiraf etmeye kalkışmak bile bir çeşit
paranoyaydı ama maalesef göz ardı edemezdim. Kendime yalan söyleyemezdim. Belki
dünyanın görüp görebileceği en büyük insan topluluğuna, yani milyarlarca kişiye,
aynı anda ve bir çırpıda milyarlarca yalan söyleyebilir ve onları kandırabilirdim.
Ama ben bana yalan söyleyemezdim.
Dün akşam değildi, bu sabah da değildi…
Derin bir nefes aldım ve tuttum.
Çünkü, ona olabilecek en garip şekilde, gerçekte var olmayan bir hikayeye ait olan
ve şu an inanmakta güçlük çektiğim onlarca seneyi onunla birlikte yaşamış olduğum
yaşamı da içinde barındıran bir düşte aşık olmuştum.
Dün akşam beni niçin sinirlendirdiğini
hatırlayamadığım o erkeği bir gece boyunca sevmiştim hem de taparcasına, ta ki sabah
oluncaya kadar…
Önceden bana sevilesi en zor kişi
gibi görünmüştü aslında. Ama uykuya daldığımda her şey değişmiş olmalıydı yüz seksen
derece.
Rüyamın her salisesi durmaksızın
canlanmaya başladı yine beynimde. Görüntülere engel olmadım, olmak istemedim. Tam
tersine her anın tadını çıkararak izledim bu defa yaz gecesi düşümü.
Son sorum da cevabıyla beraber
siliniyordu artık düşüncelerimden. Niçin aşık olduğumu deşmeye hiç gerek kalmamıştı
ki. Huzurla silindi ve gitti.
Sadece rüya bile olsa, beni hayatı
pahasına korumaya çalışan ve cehennemin amansız kapıları sonsuz bir bekleyişle üzerimize
kapanırken, bir an dahi korkmayan bir sevgiliydi o, hatırladıklarım arasında. Her şeye karşı gelmiş ve ölümün üzerine yürümüştü, sırf ölüm meleği bana uğramasın benim
yerime onu alsın diye. Öyle büyük bir fedakarlık ve özverisi vardı ki, ona acımak
istesem, en affedilmez günahlardan birini işlermişim gibi gelmişti, sanki benim
için ölmek onun yaşamak için tek sebebiydi.
O benim ruhumdu, o ölürse ben
de yok olurdum. Ben onun ruhuydum ve benim yok olmamı görmektense, diri diri gömülmeye
razı olurdu.
Düşüm öyle bir düştü ki, o soyut hayaller bana ruhumu bulmuştu ve ben de
onu dünyadaki en güzel şey addedip tereddütsüzce kalbime kondurmuştum.
Bunun adı aşktı ya da başka bir
şey. Onsuz olamazdım ve onunla olmayı seçmiştim, yani ölmeyi. Ömrümün en kötü ve
karanlık günlerini yaşarken sevmiştim onu ve o da beni asla pişman etmemişti. Ondan
öncesi yoktu, her şey onunla başlamıştı.
Ondan sonrası yoktu, çünkü zaten o hep benim içimde var olmuştu.
Bu öyle bir aşktı ki, gözlerimi
onun yanı başında kapatmıştım rüyam biterken...
Derin bir iç çektim, hatırladıklarım
nefesimi tıkamıştı, boğazım yanıyordu ve canım acıyordu. Düşümün sahnelediği anılar
da silindi düşüncelerimden ve ben öylece kalakaldım. Yine bomboş hissediyordum kendimi.
Adeta birinin orayı doldurmasını bekliyordum ve asıl canımı yakan da buydu. O tapılası
sevgili bu boşluğu hiçbir zaman doldurmayabilirdi.
Ama kendimi artık daha iyi tanıyordum.
Duygularımı ölçtüm usulca. Gerçekleri terazi belirleyecekti…
Onunlayken dopdoluydum ve acı
çekmiyordum, oysa şimdi yağmurun yıkadığı bir sokak kadar kuru ve ıslaktım. Bomboş
bir kuruluk ve bomboş bir ıslaklıkla sarmalanmıştım.
Onunlayken mutluydum ve bir ruha
sahiptim, ama o yokken olabildiğince karamsar ve neşesizdim. Birileri ruhumu en
gizli kimliğiyle birlikte çekip tüketmişti.
Onunlayken yaşıyordum, oysa artık
bir ölüden farkım yoktu.
Kararımı verdim...
Kalbim söylenmesi gerekeni fısıldadı
kulağıma.
Ben uykuya ölüme yatarcasına
dalmış ve yeniden hayat bulmuş bir ruhla uyanmıştım.
Tüm gecemi ona taparak geçirmiş
ve bu sabah gözlerimi asla unutmak istemeyeceğim bir sevgiyle ona derinden bağlı
olarak, aşık olarak açmıştım...
Feri Peri (Her hakkı saklıdır)
Oldukça ilginç bir konuya sahip ilginç bir hikayeydi. Emeğine sağlık! ^_^
YanıtlaSilBu zavallı hikaye biraz kıyıda köşede kaldı ama olsun, ileride başka bir öykümün ilhamını verebilir belki bana

SilTeşekkür ederim çok
Kör olasıca Aşk ne derinden yaralar insanı ve ne zordur unutulması
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum yorumun için, Allah herkese gönlünce versin inşallah, sevdikleriyle beraber
SilAh kalbim, sen ne dertler açtın başıma bu aşkı vererek bana. Ayrılık ölümden daha zor dedirten yürek ağrıları. Kalemine sağlık, ruhumu aldı gitti
YanıtlaSilKarşılıksız aşk özellikle çok zor ve yürekte derin yaralar açabiliyor, teşekkür ediyorum yorumun için, beni çok mutlu ettin
SilFeride'ciğim öteki bitmeden yeni hikaye gelmiş
Tebrik ediyorum, eline sağlık, üzüntümü biliyorsun canım o yüzden daha ilk bölümü okuyamamıştım, önce ilk bölümünden başlayacağım, sonra da bu bölüm ve yorumumu ondan sonra yapacağım. Sevgiler
YanıtlaSilYok, Müjde Abla'cığım, bu geçen Nisan ayında yayımladığım kısa bir monolog öykü; tarih 11/4/2017
Bugün imlası ile ilgili küçük bir güncelleme yaptım
Şu an tüm odağım Gündoğan ve Ayperi'de 


SilAma tabii okursan çok sevinirim, enteresan bir monolog idi bu da
Yorumun için de teşekkürler her zamanki gibi
Çok güzeldi, böyle güzel yazabilmek için insanın böyle aşık olmuş olması gerekir diye düşündüm ki, bu çok güzel bir şey, herkes böyle bir aşkı yaşamalı ama yanılıyor da olabilirim tabii..
)Gündoğan ve Ayperi'nin yeni bölümü geldi mi diye baktım 'yakında' diyordu.
YanıtlaSilEline sağlık canım, çok yeteneklisin kesinlikle....
O zamanlar henüz aşık olmamıştım ama sağ olsun senin ışıl ışıl hikayendeki gibi ilham perilerim vardı



SilGerçekten herkes yaşamalı aşkı; acısıyla, tatlısıyla, keyfiyle kederiyle. Hayat onunla güzel
Yakında yayımlayacağım yeni bölümü de Müjde Abla'cığım. Bu aralar demiştim ya özel bir gün ile meşgulüm. Olabildiğince yakın zamanda yayımlayacağım inşallah
Çok teşekkürler iltifatların için benim yetenekli Müjde Abla'm