Okuma Süresi: 5 Dakika
Bugün günlerden;
karanlık geçmişinin kan revan haldeki intikam sarmalı içerisinde kaybolmuş
bir karakterin hem trajik hem de simsiyah öyküsünün anlatıldığı bir gün:
The Punisher…
Geçtiğimiz Kasım ayında
sevenleri ile buluşan Marvel ve Netflix yapımı yabancı dizi; tüm bölümleriyle birlikte
bana ve izleyenlerine hüzünlü ama bir o kadar da gerilimli bir seyir zevki
yaşattı diyebilirim. Zaten dediğim gibi; bütün bölümler bir gecede yayımlandığı
için koca bir hafta sonunuzu bu diziye ayırıp karanlık ve kanlı günler geçirmemeniz
söz konusu bile değil.
Marvel’ın dizilerini
takip edenler bilirler; Daredevil’ın ikinci sezonunda bir anti-hero olarak
karşımıza çıkmıştı Frank Castle nam-ı diğer Punisher. Acıklı hikayesi,
durdurulamaz gayesi, vahşilikte sınır tanımayan dürtüleri, intikam hevesi ve
uzmanı olduğu konuların izleyenlerini soluk soluğa bıraktığı sahneleri ile
birlikte, çizgi roman okumayanları bile kendine izlettirmiş ve en çok
sevilenlerden olmuştu.
Aynı şekilde, ben de
bir Punisher hayranı ya da çizgi romanlardaki hikayesini takip edenlerden
değildim ama Daredevil’daki boy gösterişinden sonra kendi solo dizisini yani ‘The
Punisher’ ı büyük bir hevesle bekledim…
Tabii şimdiden
uyarmalıyım; dizi Netflix’in kendi sitesinde +16 yaş damgası ile piyasaya
sürüldü.
Çizgi romanlarındaki kadar olmasa da yoğun kan sahneleri ve vahşet
içermekte. Vahşete ve şiddete tahammül edemeyenler için izlenmesi pek
önerilmez. Çünkü karakterin tüm gayesi zaten ‘öldürmek’…
Dizi hakkındaki fikirlerimden
önce karakter ile ilgili biraz bilgi vermem ve psikolojisine inmem gerekir diye
düşünüyorum:
Anti-kahramanımızın
ismi Frank Castle. Kendisi Amerikan donanmasında deniz, hava ve kara kuvvetlerinde
özel eğitimler almış, yakın dövüşte birçok teknik bilen, silah kullanma
konusunda mükemmel bir uzmanlığa sahip, dünyayı ya siyah ya da beyaz olarak gören
şiddete eğilimli bir asker, bir teğmen. Amerikan’ın en önemli madalyalarından
birini almaya hak kazanmış bir savaş kahramanı… taaa ki ailesi yani
karısı, kızı ve oğlu mafya bozuntuları tarafından vahşice öldürülene kadar…
Ailesinin katli ile
birlikte içerisindeki tüm öldürme dürtülerini gözler önüne seren Frank Castle,
zaten küçüklüğünden beri vahşete bağımlı bir tiplemedir. Ebeveynleri onu bir
hayli yaşlılarken dünyaya getirmiş olduklarından oğullarına hiç söz dinletemezler
ve böylece Frank; içerisinde ‘diğer insanlara zarar verme’ güdüsü ile büyümüş
olur ki, verir de. Öldürmekten, zarar vermekten keyif alır ve bunu gerçek kötülerin yani suçluların üzerinde uygular. Bu şekilde o suçlular bir daha
masumlara (ailesi gibi masumlara) zarar veremeyecektir. Klasik kahramanların
öldürmeme prensibi onun için tam bir saçmalıktan ibarettir. Kötülüğün tek bir
sonucu vardır onun için; o da ölüm…
Ava çıktığında merhamet
göstermez, hiçbir suçluyu geride ve cezasız bırakmaz. Şöyle bir sözü de vardır
ki bu söz ile bir hayli etkilenmişimdir; böyle bir karakterin yansıttığı çıplak
gerçek karşısında:
“They laugh at the law…
But they don’t laugh at me!”
Kanunların huzurunda sağlanamayan adalet kıskacında kanunlara gülüp geçmekte olan suçlular, önlerine
dikilen acımasız Frank Castle olduğunda elbette ki artık gülemiyorlar.
Başlarına gelen tek şey ölüm. Bu arada hıçkırıklarında da kan
damlacıkları yüzüyor…
Tabii hal böyle olunca,
masumlara zarar vermelerini engellemek amacı ile gösterebildiği tüm şiddeti
kapkaranlık kötüler üzerinde uygulayan Punisher; gözlerde farklı bir adalet sembolü
olarak görülmeye başlıyor. Daha gerçekçi ve daha kanlı canlı…
Her an ölebileceğini
bilerek, yaptığı şeylerin hiçbirinin aslında bir şeyleri değiştirmeyeceğinin farkında,
sırf bu yolu kendisi seçti diye sonuna kadar uygulayan; acıdan, ölümden,
arkadaşlarının ölümünden korkmayan ama sevdiklerine zarar gelmesinden korkan
bir adam var orada tüm yozlaşmışlığın, hırsızlığın, adaletsizliğin, kötülüğün
ve iki yüzlülüğün kavşağında…
Ailesinin katledildiği
gün kızının dağılmış yüzünü kolları arasında tutan bir baba aslında Frank Castle.
Hemen ardından da aynı yerde tam başından vuruluyor; oracıkta ölmek yerine
yaşıyor, tabii kafatasından hiç silinmeyecek o mermi izi ve kabuslarında
başrolleri paylaşan ailesinin cansız bedenleri eşliğinde.
Peki, beyaz perdede nasıl
işlendi Frank Castle?
Daredevil dizisinin
ikinci sezonunda izleyicilere tanıtılan Frank; basında ona verdikleri ad olan
Punisher’lık yolundaki ilerlemiş ve o gün parkta mafyanın açtığı çapraz ateşte
kalan ailesinin ölümünden sorumlu her kim varsa bulup intikam almaya çalışmıştı, izleyenler hatırlarlar...
Şimdi ise artık ‘The
Punisher’ ile kendi solo dizisi var. Birçok hayran bu dizi içerisinde büyük aksiyon sahneleri,
ölümcül bir Frank Castle, insanlıktan çıkmış bir karakter bekliyordu ama öyle
olmadı. Genel olarak; çizgi romanlarını okumayan, karakterin gerçek ve soğuk
halini bilmeyenler için aslında çok güzel bir diziydi. Kaliteliydi; Amerika şu
günlerde türlü katliam haberleri deryasında çalkalanırken biraz ertelenmek
zorunda kaldı, biraz yumuşatıldı, aksiyon sahneleri azaltıldı ve vahşeti
törpülendi…
Bölümleri evet bana da
uzun geldi açıkçası. 13 bölüm olmasına gerek yoktu; bazı yan karakterlere gerek
yoktu ( Madini gibi ) ama Punisher’ın daha insancıl bir şekilde gösterilmesi
ile onu yeni yeni tanıyan seyirci için karakterle empati kurabilme yolu
aralanmış oldu.
Ölüm makinesi Frank
Castle; Jon Bernthal tarafından canlandırıldı. Dizinin bana kalırsa en güzel
yanlarından biri de Jon Bernthal’dı. Böylesi bir karakterin çalkantılı
hislerini, şiddete meraklı serzenişlerini, kan kokusu aldığında deliren etoburlar
misali dolu dolu öfkesini o kadar başarılı bir şekilde yansıtmıştı ki, Frank’in
olduğu her sahne ayrı bir güzeldi.
Dinah Madani adında iç
işleri ajanı rolünde Amber Rose Revah, çizgi romanlardan aşina olunan Micro
karakteri için seçilmiş Ebon Moss-Bachrach ve Billy Russo rolünde de Ben Barnes
bulunmakta…
Frank Castle hakkında böylesi
uzun ve detaylı bir analiz yaptıktan sonra dizi ile ilgili kısa ve öz, aynı
zamanda da biraz spoiler içeren bir anlatım yapsam sanırım daha iyi olacaktır…
O zaman… spoiler
geliyor…
Çizgi romandaki hallerinden
farklı ve daha insancıl bir Castle görüyoruz izleyiciler olarak karşımızda…
Ailesinin ölümündeki
sır perdesi; devletin yozlaşmış kadrolarındaki üst düzey yöneticiler tarafından
vatan haini olarak adlandırılan ve ölü olarak bilinen Micro ( David Lieberman)
aracılığı ile aralanıyor. İntikamını aldığını zanneden Frank ile bağlantıya
geçen ve onu intikamını alması yönünde birbirleri ile yardımlaşarak destekleyen
Micro, aslında bir hayli zeki bir analist ve hackerdır. Ailesi bile onu öldü
bilmektedir.
Diğer tarafta ise Dinah
Madani İran kökenli bir savaş uzmanı, bir iç işleri güvenlik ajanıdır ve
Afganistan’daki gizli operasyonların iç yüzünü öğrenmeye çalışmaktadır.
Frank ve Micro bir
yandan, Dinah Madani bir yandan CIA gibi bir organizasyonun üst düzeydeki
yetkililerinin karanlık ve devletin bilgisi dışında yaptıkları çalışmalardan
haberdar olurlar.
Frank, Afganistan’da
gerçekleştirdiği özel kuvvetler menşeli görevlerde ‘vur emri’ verildiğinde
vurmuş, ‘işkence et’ denildiğinde de etmiş, hiç sorgulamamıştır. Oysaki bu
operasyonlar Afganistan’daki sivilleri ve yasa dışı işlerden haberdar olan tüm
kişileri öldürmek üzerine kuruludur. Bu gerçekleri bilmeyen askerler de
emirleri uygulamıştır.
Yasa dışı işler de tabi
ki uyuşturucu kaçakçılığı ve büyük para aktarımlarıdır. Ailesine geri döndüğünde,
Afganistan’da iken verilen emirler doğrultusunda uyguladığı bir infazın videosu
ondan habersiz sızdırıldığında, Ajan Orange ( Paul Schulze ) ve diğerleri onu
susturmak maksadıyla Frank Castle’ a bir suikast girişiminde bulunurlar. Frank’in
ailesi ile gittiği parkta, bir mafya anlaşmazlığı imiş gibi gösterilen silahlı
çatışma aslında Frank’in ikinci bir ailesi olarak gördüğü ordunun yozlaşmış
amirlerinin eseridir….
Punisher, önünde kuru
kafa sembolü olan üniformasını yeniden giyer ve avına başlar. Tabii bu av
sonucunda bir sonraki sezonun bize göz kırptığının göstergesi olan yeni bir
antagonist ( kötü karakter ) de ortaya çıkmış olur: Jigsaw…
Jigsaw da kim diye
soracaklar için hemen şu kadarını söylemiş olayım; çizgi romanlarda Punisher
ile birçok defa karşı karşıya gelerek ölmeden kurtulan nadir kişilerden biri.
Çok yakışıklı bir tetikçi iken Frank’in onu kurşun geçirmez bir cama fırlatarak
yüzünü paramparça etmesinin ardından doktorların kopan yüz parçalarını bir şekilde bir
araya getirmesine rağmen tanınmaz hale gelen ve haliyle Punisher’dan nefret eden, yüzü yapbozu andıran kötü bir karakter...
Tabii dizide çok daha
farklı bir şekilde işleniyor; izlemesi sizden, merak uyandırması da benden 😊
Kalemimi noktalarken
belirtmek isterim ki; hayatın karanlık yüzü ile karşılaşmamış bizler için çok
sarsıcı ve bir o kadar da uzak gelebilir anlatılanlar bu hikayede her birimize.
Lakin Frank Castle’ın da dediği gibi;
“Benim gibi olmaktan
sadece bir kötü gün kadar uzaktasınız!...”
İyi seyirler dilerim…
İzlemeye vakit bulamamıştım ama okurken tüylerim diken diken oldu azcık, ne güzel anlatmışsın :) çizgi romanlardaki tadı vermediklerinde üzücü oluyor biraz ama dizi ve filmlerde insanların psikolojilerini dikkate almaları doğal. İzleyeceğim kısa zamanda, teşekkürler.
YanıtlaSilİzlerken ben de aynı şekilde tüylerim diken diken izledim, yazdıklarımın hislerimin etkileri diyebilirim :)
SilTeşekkür ederim güzel yorumun için :) Tüm bölümler yayında, klasik bir Netflix durumu, istediğin zaman izleyebilirsin...
İyi seyirler o zaman :D
Ah, ah, ah şu ülkeye bir 'punisher' lazım diye yazım vardı benim bir, iki yıl önce. Sonradan kapıya polis gelir diye sildim:)))ne yapayım korkutuyorlar insanı. Şimdi çok ilginç kediye tecavüz, köpeğe tecavüz edenleri ben de çıkıp aynı punisher gibi cezalandırmak istiyorum, zaten dizinin adı da cezalandırıcı ve belli ki sadece hak edenleri, kötüleri cezalandırıyor. Valla ben eline sağlık derim böyle biri bizim ülkeye gelse şu kedilere, köpeklere, çocuklara bebelere tecavüz edenleri tek tek öldürse...
YanıtlaSilO kadar güzel, ayrıntılı tanıtmışsın ki, eline, koluna sağlık Feride'ciğim ben de izleyeceğim diyeceğim ama bozuldu pc, video tıklayınca görüntü parça parça parçalanıyor:(((
Sevgiler:)
Bazı insanlar adaletlerini kendileri yaratmaya çalışıyorlar; doğru mu yanlış mı ona halk karar verebilir herhalde ki çoğunlukla halk da adaletin sağlandığını gördüğünde zaten desteğini esirgemiyor. Herkesin içindeki yangını söndürüyorlar ne yapsınlar.
SilValla bana o günler yakın gibi geliyor Müjde Abla, dünyanın hali her saniye daha da kötüye gidiyor...
Teşekkür ederim, sağolasın :) Umarım izleyebilirsin, keşke izleyebilsen, içinin yağları erirdi valla :D
Kal sağlıcakla :)
Fury'de Jon Bernthal iyiydi. Netflix de ne gözde oldu bu aralar. Yeni dizi Dark'a da bir şans ver :)
YanıtlaSilAdam zaten anladığım kadarıyla bu roller için yaratılmış; son zamanlarda hep histerik haldeki rollerde görüyorum ama güzel oynuyor tabii, tercih edilmesi bundan :) O Fury'deki gülme sahnesi mesela, bildiğin rol çalıyor :)
SilEvet, Dark'ı çok duydum, bu hafta sonu başlamak istiyorum. Her diziye elini attı Netflix...
Tabii Death Note'a elini atmasaydı o iyiydi ya neyse =))
Çok kaliteli diziler yapıyorlar ama o kadar çok bölüm ve sezon oluyor ki başlamaya çekiniyorum :) Siz emek vererek anlatmışsınız, hoşuma da gitti aslında konusu ama bu aralar yoğun olduğum için başka bir zamana saklıyorum izlemeyi :)
YanıtlaSilUmarım izler ve de beğenirsiniz :)
SilTeşekkür ederim yorumunuz için :)
Dizi filmlerdeki entrikalar falan yoruyor beni, izleyemiyorum pek. Polisiyeleri seviyorum daha çok. Tek bölümlük konular iyi oluyor.
YanıtlaSilÇok güzel, detaylı bir yazı hazırlamışsın, ellerine sağlık :)
Merhabalar, hoş geldin :)
SilAslında Punisher da biraz polisiye sayılır çünkü iki taraflı suçla mücadele var; biri kendi cezasını kendisi veren adam, diğeri de işin polis (iç işleri ve CIA ) tarafı :) Entrikayı ben de hiç sevmiyorum, o konuda hem fikirim :)
Teşekkür ederim yorumun için, sağolasın :)
Sevgiler...
Daredevil'ı da bu diziyi de not aldım, teşekkür ederim :)
YanıtlaSilRica ederim, umarım keyifle izlersiniz :) Gücü olmadan suç ile mücadele etmeye çalışan insanları izlemekten hoşlanırsanız, keyif alacağınızı umuyorum. Daredevil ilk sezon, ikinci sezon ve ardından da Punisher şeklinde izleyebilirsiniz sıralamaya uymak isterseniz:)
SilSevgiler..
punisher dergilerde okumuştum marvelde ama dizisi de izlenirmiş ivit. nasıl yetişcez bu dizilere yaaa :)
YanıtlaSilValla bilmiyorum yaw :D Ben de hem Keepers hem Dark izliyorum şu sıralar, daha Peaky Blinders'a da başlayacağım, bitmiyor :D
Silİlk defa senden duyduğum bir dizi. :) Netflix'in bayağı çalıştığı kesin. :)
YanıtlaSil13 Reasons Why'ın 2. sezonunu bekliyorum ben de. :)
Emeğine sağlık! ^_^
O diziyi ben de çok keyifle izledim. Ben de merakla bekliyorum bakalım :)
SilTeşekkür ederim yorumun için :-*
The punisher ilk olarak oyunu çıktı oyununu oynamıştım bilgisayarda ve bitirmiştim lise yıllarımda olması gerek daha sonra filmi çıktı 2 kez çekildi filmi ancak pek başarılı olduğunu sanmıyorum filmleri. Filmlerinden sonra defenders serisinin daredevil dizisinde gördük punisher rolü canlandıran Jon Bernthal. Harika bir performans bence son yılların en iyi başrol oyuncularından biri. Daredevil 2 sezonda karşımıza cıktı ve milleti kendine hayran bıraktı. Ayrıca belirteyim 2 sezonunu da çekecek netflix ve marvel tanıtımı yayınlandı the punisher 2 olarak :) 13 bölümlük 1 seri daha geliyor :)
YanıtlaSilSaygılar. Fakir yazar.
Merhabalar, hoşgeldiniz :)
SilPunisher ile benim tanışmam Daredevil dizisi ile oldu. Filmlerini sonradan fark ettim ama iyi ki onlarla tanımamışım diyorum, çünkü John Bernthal ile birlikte şu an daha iyi bir Punisher izlediğim kanaatindeyim. Gerçekten de harika bir performansı var, role müthiş yakışmış durumda.
Evet, küçük bir teaser yayınlamışlar ama sanırım 2018'de Jessica Jones, Luke Cage ve Daredevil 3 var. Bir sonraki seneye kaldı :) Belki diğer dizilerde yine aralara serpiştirirler Punisher'ı da...
Teşekkür ederim fikrinizi belirttiğiniz için :)
İzlerken bayıldım ben resmen bu diziye, ekrana yansıyan daha doğrusu uyarlaması yapılan şeyler tamamen kaynağına bağlı kalmak zorunda değil. Kaynağın yazıldığı hazırlandığı yıllar, çevredeki etkileri, şu an ki etkiler; nereye yayılacak nasıl yayılacak gibi sorular var sonuçta. Günümüz şartlarıyla hazırlanmış olduğu için farklılıklar her zaman olacaktır. Açıkçası ben çok beğendim, Castle bey'in çıldırmaları ve aniden duygusallaşması çok etkiledi beni :)
YanıtlaSilBeni zaten adamın genel olarak hikayesi çok etkiliyor. John Bernthal da harika bir iş çıkarmış. Bölümler uzun gelse de özellikle son iki bölüm hem oldukça gerilimli hem de izlemesi keyifliydi. O 'dark theme' bayağı iyi verilmişti. Dizinin müzikleri de bir hayli kaliteli olduğu için soundtrack'ten şu parçayı da çalma listeme eklemiş oldum böylece :D
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=FoQteIvtOPA
Teşekkürler yorumun için :)
Bu diziyi çok duymaya başladım son günlerde. Bakmam lazım mutlaka!
YanıtlaSilTeşekkürler tavsiyen için
Öncesinde eğer izlemediysen Daredevil 1 ve 2'yi izlemeni öneririm. Punisher da rol alıyor Daredevil 2'de (dizinin ikinci sezonu) ve seyirci ile buluşturulması o dizide sağlandı. Karakter çok sevildiği için kendi solo dizisi de çekilmiş oldu böylece.
SilUmarım keyifle izlersin, teşekkür ederim yorumun için :)